İki sene önceydi. Masamı yüksek lisans çalışmalarım için kullanıyordum. Bir orkide, üç menekşe, bir kaç küçük süs bitkisi… Amaç sadece eve biraz renk katmaktı. Ama huylu huyundan geçmiyor işte. Baktım ki çalışma masam sabahtan akşama kadar güneş alıyor, tam bir sera ortamı. Önce meşe palamutlarıyla başladım, derken çam fıstıkları, kestaneler, karabiber, erguvan, gülibrişim… Bir süre sonra yazlık tohumların çimleme ve fideleme zamanı geldi. Domates, biber, patlıcan, salatalık… Yaklaşık üç metre uzunluğundaki çalışma masasında bilgisayarıma yer kalmadı.
Her sabah uyanır uyanmaz tohumların başına gidip sayım yapıyordum ve tabii heyecanı paylaşmak gerek, eşim uyandığında ilk iş rapor vermeye başlıyordum. Üç karabiber, bir meşe, iki çam fıstığımız daha patlamış… Fikrin neyse zikrin odur derler ya hani çok doğru.
O sene henüz üç yaşında olan oğlumuz Osman da bebek ağaçları sulama saatini her gün iple çekiyordu. İşin içinde suyla oynamak var diye mi bilmiyorum ama bu kış beş yaşını doldurdu hala sulama işlerine severek katılıyor.
Fidanların evden ayrılma zamanı geldiğinde bir kısmını Şile Sahilköy’deki annemin yazlığına götürdük her gidişimde bir göz atıyorum gerekirse saksılarını değiştiriyorum bir kısmını Çanakkale’ye götürüp diktik ve bir kısmını da bahçesi olan eşe dosta hediye ettik.
Şimdi hatırlıyorum da bu ağaç tohumlarını ektiğim kış henüz Çanakkale’deki ev yoktu. Arayış içindeydik. Her Çanakkale gezimizde köyleri dolaşıp yer bakıyorduk ve baktığımız her alternatif için hayaller kuruyorduk. Hayaller kurmak güzel, gerçekleştirmekse inanılmaz yorucu olabiliyor. Eşim de ben de köye her gidişimizde hiç durmadan çalışıyoruz. Bazen dışarıdan nasıl göründüğümüzü merak ediyoruz. İki kaçık birbirini bulmuş tatil diye köye gidip çalışma kampına girip kendilerini paralıyorlar. Ama biz o yorgunluğa doyamıyoruz.
Çocukluk yıllarımda başlayıp üniversitenin son yıllarına kadar devam eden ağaç tohumu toplama ve yeşertme merakım yüzünden evin terası hep fidanlarımla dolu olurdu. Yıllar sonra çalışma masamın üzerinde yaşanan ‘yeşil dışa vurum’ bastırılamayan doğaya kaçış özlemimin bir sonucu olarak tekrar ortaya çıktı sanırım.
Fidanlara fidelere devam tabii ama en azından artık çalışma masasında değiller.
Comentários