Bu ilk yazım. Ben şehirlinin okumuşu, köylünün cahiliyim. Yolun başındayım, acemiyim, şaşkınım ama aynı zamanda acayip hevesliyim. Bu ara sadece ekme biçme işlerine değil yabandan toplama işlerine de merak sardım. Kitaplar yazar, fotoğraflar gösterir fakat yaşamın kendisi başka birşey. Okumak ile deneyimlemek arasındaki farkı keşfetmek başlıbaşına bir macera bence.
İşte yaban deneyimlerimden biri…
2011 sonbaharı kurak geçti. Kışın erken başlayan soğukları ve uzun süren donlar yüzünden geçen sene bu aylar bahçe hala yeşillenmemişti. 2012 yazında bütün bahçeyi diken kaplamasını bu mevsimsel durumlara bağlıyorum. Dikenler yüzünden bahçede rahat hareket edemez olmuştuk.
Bu duruma bir çözüm bulmak gerekiyordu. Bütün bahçeyi sürmemizi önerenler oldu. İlaç atmazsak başa çıkamayacağımızı söyleyenler oldu. Hatta bahçeyi kontrollü bir şekilde yakmamız gerektiğini bile tavsiye ettiklerini hatırlıyorum. Bir de kışın dikenler henüz körpeyken tek tek çapayla sökmemizi önerenler oldu. Son tavsiye belki en zahmetlisiydi ama bana daha uygun geldi. Böylece en azından sadece kullandığım alanlardaki dikenlere müdahale etmiş olacak ve diğer yabani otlara zarar vermeyecektim.
Geçen sene yabani otlarla ilgili birkaç kitap almıştım. Dikenleri biraz araştırdıktan sonra işin rengi değişti. Hemen hemen hepsi yenebiliyor üstelik türlü çeşit yemekleri yapılıyor ve hatta besin değerleri o kadar zengin ki neden kültür bitkilerine takılıp kalmışız acaba diye merak ediyor insan…
Önce fotoğraf makinası ile bahçeyi keşfe çıktım. Dikenler çıkmaya başlamış mı? Nerede ne var? Kaç çeşit var… Hangisinin ne tür olduğunu anlayabilmek için fotoğraflarını çekip kitaplardaki görsellerle karşılaştırdım. Dört ya da beş farklı çeşit tespit ettim. Fotoğrafların altındaki latince isimlerinin yanına yöreye göre değişen yerli adlarından en yaygın kullanılanlarını ekledim.
Sıra toplamaya geldiğinde bir çift eldiven, çapa ve sepetle önce evin önünden başladım. Bu dikenlerin sık yapraklarının altında börtü böceğin kış uykusuna yattığını görünce onlara karşı adil davranmam gerektiğini anladım. Sonuçta o börtü böcek benim bostanımın bahçemin bereketi. Bahçemdeki verimli yaşam zincirinin birer halkası. Neyse börtü böcek konusundan sonra bahsederim. Sadece çok el-ayak altında olan, hareketimi kısıtlayacak şekilde konumlanmış olanlarını toplamaya karar verdim.
Her sene yeniden yeşeren çok yıllık kalın kökleri toprağın altında öyle bir dallanıp budaklanmış ki öyle tamamen köküyle sökmek mümkün değil ve tabii yazın ortalığa saçılan tohumları da var. Gözlemlerim ve haklarında okuduklarımdan yola çıkarak hayata bu kadar sağlam tutunmuş bu güçlü ve inatçı bitkilerin zengin içeriklerinden faydalanmam gerektiğini düşünüyorum.
Nereden nereye… Kurtulmanın yollarını ararken kendimi bu dikenlere hayran olmuş buldum. Bir sonraki yazıda onlarla neler yaptığımı anlatacağım.
16 Ocak 2013
Commentaires